Blog Yazıları

FLOORTIME’IN HEDEFİ (DIR)

Floortime’ın iki temel hedefi vardır. İlk hedefi çocuğun doğal ilgilerini takip etmek ve çocuğa yol göstermektir. Çocuğun ilgisini takip ederek onun duygusal ve duyusal açıdan nerede olduğunu daha görüp ilgilerini, isteklerini gözlemleyerek neleri eğlenceli bulduğunu onu neyin motive ettiğini keşfederiz. Buradan yola çıkarak oynadığı oyunları genişletip bir üst basamağa geçebilmesine yardımcı oluruz. İkinci hedefimiz ise çocuğun bizlerle iletişime geçebileceği, paylaşılan dünyanın içine çekmektir. Birçok nedenden dolayı çocuk kendi dünyasının içine girip bizlerle iletişimi reddediyor olabilir. Bu noktada yine çocuğun ilgisini takip edip hoşlandığı şeyleri anlayıp ona eşlik etmek ve ona saygı göstermek çok önemlidir. Bu yolla çocuk kendisini bize daha yakın hissedip iletişime geçecektir. Çocuk bir kez bizimle birlikte olmaktan hoşlanmaya başladığında, onun ilişki kurma, iletişime geçme gibi yetenekleri gerçekleştirmeye başlamasına yardımcı olabiliriz.

Özet olarak DIR Floortime çocuğu izleyip onu kendi dünyamıza çekmeyi ve bunu yaparken çocuğun bireysel farklılıklarını, fonksiyonel duygusal gelişimini, aile kalıplarını göz önünde bulundurarak çocuğun gelişim basamaklarını çıkmasına yardımcı olmaktır. Çocukla çalışırken kendi kişilik özelliklerimizi de göz önünde bulundurmalıyız. Çalışmalar sırasında çocuğun enerjisi ile kendi enerjimizin uyuşup uyuşmadığı, çocuğa göre esneklik gösterip göstermediğimiz önemlidir.

1. Aşama - Regülasyon ve Dikkat:

Bakım verene ve çevreye karşı iyi hisler içerisinde olabilme ve sakinlik olarak örneklendirilebilir.

2. Aşama - Birliktelik:

Diğer insanlara ve dünyaya karşı ilgi duyabilmek, bakım verenle özel bir bağ kurabilmek, canlı ve cansız varlıkları ayırabilmek olarak örneklendirilebilir.

3. Aşama - Hedefe Yönelik İki Yönlü İletişim:

Çocuk ve bakım veren arasındaki etkileşim, gülümseme, karşılıklı oyun oynayabilme olarak örneklendirilebilir.

4. Aşama - Ortaklaşa Problem Çözme Becerisi:

Etkileşimde jest ve mimiklerin kullanılması, ihtiyaçların veya duyguların ifade edilebilmesi. Dil öncesi becerilerle problemi çözme isteğini bakım verene aktarabilmesi olarak örneklendirilebilir.

5. Aşama- Sembolik Oyun:

Kelimeleri, görselleri ve sembolleri bir fikir paylaşımı ya da iletişim amaçlı kullanabilme olarak örneklendirilebilir.

6. Aşama - Fikirler Arasında Köprü Kurabilme:

Bu aşama, mantık, çıkarsama, duygusal düşünme ve gerçeklik algısını kapsamaktadır.

Normal gelişim gösteren çocuklar, yukarıda belirtilen aşamaları 4 yaşına kadar kazanmış olurlar; fakat Otizm Spektrum Bozukluk tanısı almış çocuklarda, belirtilen kritik gelişimsel özelliklerde zorlanma ve gecikmeler söz konusudur. Çocuğun önderliğinde ve terapistle anlamlı bir oyun etkileşimi sağlanmasıyla bu önemli becerilerin güçlendirilmesi ve çocuğun gelişim hiyerarşisindeki basamakları tırmanması sağlanabilir.

OYUN ÇOCUĞU HAYATA HAZIRLAR

“Hayal gücü bilgiden daha değerlidir.” Albert Einstein
Çocuklar doğumlarından itibaren çeşitli formlarda, çeşitli nesneler oyun kurar, gerçek hayatla ‘oyun’ aracılığıyla iletişim kurarlar. Oyun, çocuğun yaşamının vazgeçilemez bir parçasıdır. Oyun oynamak çocukları bedensel, duygusal, sosyal ve zihinsel olarak geliştirir.

Oyunun Bilişsel Faydaları

Oyun, bebek ve çocuklarda sağlıklı gelişimi ve eleştirel düşünme becerilerini destekler. Belleği güçlendirir, çocukların sebep ve sonucu anlamalarına yardımcı olur ve bunun yanı sıra çocukların dünyayı ve içindeki rollerini keşfetmelerine de olanak sağlar.
Küçük çocuklar oyun yoluyla bazı durumların nasıl birbirini takip ettiğini fark eder. Oyunlar sayesinde çocuklar, duygularını kullanmaya başlarlar ve keşfetmeyi, merak duymayı öğrenirler. Bu beceriler çocuklarda entelektüel gelişimin ve bilişsel işlemenin temelini oluşturur.
Oyun ayrıca çocuklara rol yapma, yaratma ve hayal etme konusunda ilham verir. Yaratıcı, açık  uçlu oyunlar, çocukların kavramsallaştırmasına, beyin fırtınası yapmasına ve eleştirel düşünme becerilerini kullanmasına yardımcı olur.

Oyunun Fiziksel Faydaları

Fiziksel olarak oyun, çocuklara birkaç yönden, yani ince ve kaba motor becerilerinin gelişimine katkı sağlar.
 
Lisanslı psikoterapist ve program koordinatörü Mayra Mendez, “Oyun, hareketi ve mekansal ilişkilerin anlaşılmasını teşvik eder, motor planlama becerilerini geliştirir, denge ve el becerisini destekleyerek motor gelişimine fayda sağlar” der. "Aynı zamanda enerji, dayanıklılık, esneklik ve beden farkındalığı gibi kaba motor becerilerini de destekler." 

Fiziksel oyun örnekleri arasında koşma, atlama, yüzme, blok inşa etme, dans etme, bisiklete binme ve ağaçlara tırmanma sayılabilir.

Oyunun Sosyal Faydaları

Oyun aynı zamanda sosyal gelişim için de önemlidir çünkü çocukların başkalarıyla nasıl etkileşim kuracaklarını öğrenmelerine yardımcı olur. 

Oyun yoluyla çocuklar, sosyal beklentiler ve kurallar hakkında bir anlayış geliştirir ve oyun onlara, düşünce ve fikirleri paylaşmak, dinlemek ve uzlaşmak için fırsatlar sağlar

Oyunun Duygusal Faydaları

Ek olarak, oyun çocukların duygularını anlamalarına ve işlemelerine yardımcı olur. 

Çocuklar duygularını ve yeni kavramları oyun yoluyla işlerler. 

Örneğin bir çocuk bir oyunu kaybettiğinde üzüntü, öfke ve kederi yaşar. Oyun oynamak aynı zamanda güven oluşturmaya yardımcı olur ve kimliklerinin, özgüvenlerinin gelişmesini sağlar. 

Son olarak oyun, çocukların güçlü, sağlıklı ve bağımsız bireyler olmalarına yardımcı olur. Aynı zamanda duygusal olarak gelişmelerine yardımcı olur ve stresi azaltır. Bununla birlikte, oyun oynamamanın olumsuz etkileri de olabilir. 

Yapılan bazı araştırmalar, çocukların doğada, dışarıda oyun oynama fırsatı olmadığında dikkat sorunları ve davranış sorunları açısından daha yüksek risk altında olduklarını gösteriyor. Oyun oynamayan çocukların ileriki dönemlerinde yaşamlarında başarılı olmak için hayal güçlerini genişletme ve ihtiyaç duydukları becerileri çok fazla geliştirme şansı yoktur. Yani bir kişinin çocukluk dönemindeki oyun eksikliği, onun sosyal ve duygusal gelişimini de engelleyebilir.
Oyun çocuklara ne kazandırır?
Yaratıcı düşünmeyi 

Sorumluluk almayı 

İşbirliği kurmayı ve paylaşmayı 

Kendini tanımayı 

Dikkatini bir noktada yoğunlaştırmayı ve organize olma yetisini 

Sosyal roller edinmeyi ve duygularını dışa vurmayı 

Problem çözme yetisini Kendini ifade etmeyi ve sözlü ifadeleri anlamayı 

Toplu yasam için gerekli kuralları öğrenir.

Çocuk, oyun suresince seçtiği rollerle secim yapmayı öğrenir ve seçimlerin sorumluluğunu kabul eder. Bu, çocuğun sorumluluk bilincini ve hayat üzerindeki kontrolünü artırır. Ayni zamanda çocuk oyun aracılığıyla deneme-yanılma yoluyla öğrenir.

Çocuk, oyun sayesinde sosyalleşir. Çocuğun diğer çocuklarla oyun aracılığıyla kurduğu iletişim, ileri yaslarda kendi başına karar verme alışkanlığı kazandırır, işbirliği yapma ve yardımlaşma duygularını geliştirir. Oyunun sağladığı özgür ortam, çocuğun duygu ve düşüncelerini, isteklerini rahatlıkla gerçekleştirebileceği bir dünyadır. Bu dünya, çocuğun gerçek hayata ilk adımlarıdır.

Oyun çocuğu hayata hazırlar!

1. Oyun kurallı bir eylemdir ve bu kurallara uygun olarak oynanmak zorundadır. Oyun sırasında çocuklar, kurallar koyarlar ve duygularını oyun içerisinde kurallara uygun olarak açıklar, başkalarının haklarına saygı gösterirler. Bu da çocukları sosyal kurallara uymaları konusunda hayata hazırlar. Ayni zamanda kurallara uyulmadığı takdirde neler olabileceğini yasayarak öğrenirler.

2. Oyunlar oynanıp bitirildikten sonra ayni şekilde yeniden oynanır. Çocuklar ayni oyunu sıkılmadan defalarca oynayabilirler. Bu sayede çocuklar, hayatlarında birçok şeye ayni hevesle başlayabilmeyi öğrenirler (Örneğin; yeni bir is gününe).

3. Çocuklar oyunla ‘mekan’ tercih etmeyi öğrenir. Çocuklar oyunun yapısına göre tercih yaparken, tercihleri konusunda bilgiler edinmeyi, şartları değerlendirmeyi ve yaratıcı fikirler üretmeyi öğrenirler

4. Oyunda rekabet vardır. Oyunlarda çocuk başarılı olmak için çaba harcar. Başarılı olan sevinci, kaybeden ise üzüntüyü deneyimler. Kaybeden çocuk, bir sonraki sefere kazanmak için kendini motive eder ve bu amaç doğrultusunda caba harcar. Bu rekabet ortamı, onları hayattaki mücadeleleri için hazırlamaktadır. 

5. Her oyunda bir ritim ve uyum söz konusudur. Oyun başlar, ve gittikçe hız kazanır. Bu iniş ve çıkışlar oyuna bir ritim katar. Bu ritim sayesinde çocuk, hızlı düşünmeyi, düşüncelerini hareketlerine yansıtmayı öğrenir. Bu, da beden ile zihin arasında bir uyum oluşturur.

Oyun çocuklar için sadece eğlenceli vakit geçirmek değil, ayni zamanda öğrenmek, gelişmek demek! “Oyunlar en neşeli araştırma biçimidir.” Albert Einstein. 

Duyusal Hassasiyet veya Duyu Bütünleme Bozukluğu Nedir?

Bireyin çevreden aldığı uyaranlara karşı sosyal veya fiziksel etkileşiminin bozulmasına neden olan tepkiler geliştirmesine “duyusal hassasiyet” denmektedir.

Her çocuğun yaş grubuna göre takip etmesi beklenen gelişim basamakları bulunmaktadır. Bu basamakların gelişme sürecinde aşırı hızlı olması veya süresinin uzamış olması uzmanlar için sinyal niteliğindedir.

Bir çocuğun veya bebeğin konuşmasının gecikmesi, yürümesinin 15-18 aya uzuyor olması, emeklemeyi atlaması, dokunuşlara, kıyafetlere, yiyeceklere, seslere, hareketlere aşırı tepki vermesi veya aşırı tepkisiz kalıyor olması detaylı takip edilmesi gereken durumlardandır. 

Okul öncesi çocukların (3-5 yaş arası) Duyu Bütünleme Terapisi İhtiyacı Olduğu Nasıl Anlaşılır? 

1. Yaşına uygun oyunlara veya hareketlere “yapamıyorum”, “beceremiyorum” der

2. Zayıf kas tonu, çelimsiz, yumuşaklık

3. Sakar, sürekli düşer/takılır

4. İnsanlara veya mobilyalara çarpar, uzayda vücudunun yerini ve etrafındakileri algılayamaz 

5. Oyuncakları veya boya kalemlerini kırar 

6. Zıplamaktan, sallanmaktan veya ayaklarının yerden kesilmesinden hoşlanmaz

7. Boyama yapmaktan, yap-boz yapmaktan veya makasla kesmekten hoşlanmaz

8. Dil öğrenmede zorluk yaşar

9. Hiperaktiftir, sakinleşemez, çok hızlı hareket değiştirir

10. Dikkat dağınıklığı veya yeni göreve geçişi engelleyecek aşırı dikkat

11. Banyodan veya saçının kesilmesinden hoşlanmaz

12. Dokunmaya, tatmaya, seslere veya kokulara aşırı tepki verir. 

13. Oyun bahçelerinde oynamak istemez

14. Oturma veya uyku problemleri 

15. Yeni şeylere öğrenirken diğer çocuklardan daha fazla tekrar yapması gerekir
Duyu Bütünleme ve Öğrenme İlişkisi Nedir?
Duyu Bütünleme

Beyin ve davranış ilişkileri üzerine odaklanır. 

Öğrenme ile arasında bağlantı vardır. 

Öğrenme dediğimiz süreç de 

Davranışları planlamak ve

Organize etmek için bedenden gelen hareketi ve çevreden gelen duyusal bilgileri kullanma yeteneğine bağlıdır.

Bireyde duyusal işlemleme yeteneği az veyaz zayıfsa, birey hem öğrenmede hem de davranışı etkileyen uygun aksiyonları üretmekte zorluk çeker.

Bireyin duyusal işlemleme yeteneği ne kadar fazlaysa öğrenme ve uyumlu davranış o kadar rahat gelişir

Duyu bütünleme terapisinin tedavi alanları şunlardır:


Dikkat eksikliği

Hiperaktivite bozukluğu

Dil ve konuşma sorunları 

Öğrenme bozukluğu

Normal dışı gelişim

Gelişimsel koordinasyon bozukluğu

Otizm

Down sendromu

Serebral palsi 

Yeme sorunları

Uyku sorunları

Sosyalleşme sorunları 

ÇOCUKLARDA GECİKMİŞ KONUŞMA

Dil gelişimi, pek çok faktöre dayanır ve aşamalı olarak gerçekleşir. İlk aylarda bebek ağlayarak kendini ifade ederken ilerleyen dönemlerde duyduğu sesleri taklit etmeye başlar. Zamanla anlamsız heceler kelimelere, kelimeler cümlelere dönüşür ve zamanla akıcı bir konuşma becerisi elde eder. Çocukların anlamlı cümleler kurmaya başlaması, kendini rahatlıkla ifade etmesi ve sohbet etmesi 4-5 yaşına kadar süren dönemi kapsar. Unutulmamalı ki her çocuğun gelişimi birbirinden farklıdır. Bazen diğerlerinden erken, bazen geç gerçekleşebilir. Yavaşlayıp hızlandığı dönemlerle karşılaşabilirsiniz. Elbette bir problemin varlığından şüphelenilmesi gereken zamanlar da var.

Çocuğunuz 3. Ayını geçmişse ve seslere tepki vermiyorsa işitme problemi yaşıyor olabilir. İşitme problemleri ilerleyen dönemlerde konuşma sorunlarını da beraberinde getirir. Bunun için muhakkak bir uzmana başvurmalısınız. 

12 aylık olduğunda çocuğunuzun al, ver, su, mama vb gibi kelimelerle isteklerini belirtebilmesi, sesleri ve yüz ifadelerini taklit etmesi, kendisine evet, tamam, hayır, yok, olmaz gibi tepkiler verdiğinde bunları anlaması, kendisine seslenildiğinde tepki vermesi beklenir. Eğer çocuğunuzda yukarıda saydıklarımızı gözlemleyemiyorsanız yine bir uzmana başvurmakta fayda olacaktır. 

Çocuğunuz 3 yaşına geldiğinde cümlelerinin 3 kelime ve fazlasından oluşması beklenir. Ayrıca artık söylediği sözcükler anlaşılabilir olmalıdır. Çocuğunuz artık kendisinden istenilen basit eylemleri anlamalı ve yerine getiriyor olmalı. Ondan oyuncağını size getirmesini istediğinizde ne istediğinizin farkında olmalı. Çocuğunuz sizin kendisine söylediğiniz basit cümleleri anlamlandıramıyor ve cümleler yerine kelimelerle iletişim kuruyorsa bir problemin varlığından şüphelenilebilir. 

4 – 5 yaşlarına geldiğinde artık grameri düzgün kullanıyor, anlamlı ve anlaşılır cümleler kuruyor, akıcı bir şekilde diyalog kurabiliyor olmalı. Günlük hayatın içinde karşılaştığı eşyaların ne işe yaradığını bilmeli, örneğin kumandanın yemek için olmayan bir cisim olduğunun ayırdına varabilmeli. Çocuğunuz bu yaşlarda size ne, neden nasıl gibi sorular soruyor ve sizin sorularınıza uygun cevaplar veriyor olmalı. Eğer çocuğunuzda bu davranışları gözlemlemiyorsanız bir problem olduğundan şüphelenilebilir. Bu durumda da bir uzmana başvurmanız iyi olacaktır.

GELİŞİM GERİLİĞİ

Gelişim Geriliği; biyolojik veya çevresel koşulların yetersizliği nedeniyle bireyin sosyal duygusal, dil, fiziksel ve zihinsel gelişim alanlarında yaşıtlarına göre geri kalması durumudur. Bu durumu erken farketmek ve eğitimle beraber tedavi sürecine başlamak çok önemlidir. Her çocuktan belli ay ve yaş dönemlerinde beklenen beceriler vardır.

Eğer çocuk bunlarda geriyse gelişim geriliği söz konusudur.Normal çocuklarda gelişme hep aynı sırayı izler. Ancak işlevlerin başarıldığı yaşlar arasında bazı bireysel farklılıklar görülebilir: örneğin tamamen normal iki çocuktan biri 10 aylık, diğeri 14 aylıkken yürüyebilir.

Normal sınırlar içinde kalan bu değişkenlik, genetik özelliklerden, sosyokültürel düzeyden, ayrıca çocuğun cinsiyeti, kişilik özellikleri, aile içindeki sırası, yatırılış veya oturtuluş biçimi gibi çeşitli özelliklerden etkilenir.

Çocukları kendi yaşıtlarıyla kıyaslamak doğru değil, herkes farklıdır. Nitekim her çocuktan, belli ay ve yaş dönemlerde beklenen beceriler vardır. Eğer bunlardan birinde geriyse, gelişim geriliği söz konusudur

Gelişim geriliğinin en büyük habercisi, ‘konuşma gecikmesi’dir. Konuşma gecikmesi, sadece gelişim geriliğinin değil, bazı ciddi patolojik problemlerin de habercisidir. Bu gibi problemlerde, erken teşhis çok önemlidir. 

Bebeğin fiziksel gelişim alanında, yürüme, koşma ve tutma gibi motor becerilerinde gerilik olabilir. Mesela çocuk yaşından beklenen şekilde legoları yerleştiremiyordur. 

Gelişim geriliği sadece dil ve motor gelişiminde de olmayabilir. En çok ihmal edilen, sosyal ve duygusal alandır. Çocuk arkadaşlarıyla nasıl iletişim kuracağını bilemez. Ya saldırır ya da kendini hiç koruyamaz. Sosyal becerilerdeki eksiklik, ancak arkadaşlarıyla oynayacak ortam sağlanarak düzeltilebilir.

Zihinsel alanda gerilik; kavramların gelişmemesi, neden-sonuç ilişkilerinin, problem çözme becerilerinin gelişmemesi olarak özetlenebilir. Bu durumda bireysel eğitim desteği alması şarttır. 

Eğer bir gelişim geriliğinden şüphe ediyorsanız, zaman kaybetmeden çocuk psikolojisi uzmanına danışmanız gerekir. Çünkü geç kalındığında, yol almak çok zordur.

Ailelerin gelişim geriliğini anlamaları zor olacağı için bebeklerini düzenli aralıklarla pedagog kontrolünden geçirmeleri çok önemlidir. Gelişim geriliği, Denver II Tarama Testi ve alanında uzman bir psikoloğun klinik değerlendirmesi sonucunda tespit edilebilir

0-3 yaş arasındaki her bebeğin, en az altı ayda bir pedagog tarafından gelişim kontrolünün yapılmasında fayda var.

3-6 yaş arasındaysa, en az senede bir defa kontrolden geçmesi tavsiye edilir.

ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ

Kişinin zekasının normal ya da normalin üstünde olmasına rağmen, yaşı, zekası ve verilen eğitim düzeyine göre beklenen düzeyde öğrenememesi özel öğrenme güçlüğü olarak tanımlanır. Beyin görüntüleme tekniklerinin göstergelerine bakılırsa, dislektik olan kişiler, bilgiyi farklı bir biçimde işliyorlar ve bu da sıralama yapma, okuma ve bilgiyi organize etme konularında çeşitli sorunlar yaşanmasına neden oluyor. Öğrenme güçlüğü, okuma güçlüğü (disleksi), matematik güçlüğü (diskalkuli) ve yazmada güçlük (disgrafi) olmak üzere üç alt tipten oluşmaktadır

Okul Dönemi ve Okul Öncesi Belirtileri Nelerdir?


Disleksi doğuştan gelen bir öğrenme bozukluğu olmasına rağmen okuma yazma döneminde dikkat çekmektedir çünkü dislektik çocuklar yaşıtlarından daha geç okur ve yazarlar. Disleksi sendromunun pek çok farklı belirtileri olabilir. Bunlardan bazıları: 

Okumayı öğrenmede gecikme, okuma hızının düşüklüğü, yanlış okuma ve okuduğunu anlayamama söz konusudur.

Okurken satır atlama, yerini kaybetme görülür

Harflerin sırasını karıştırır. (için-çini vb.

Yazmayı öğrenmede gecikme, yazı yazmaya karşı isteksizlik ve görsel sembolleri karıştırma vardır. (b-d, ı-i, m-n, 6-9 gibi)

Sözcükleri ters çevirir. 

Sözlü-yazılı ifadelerde güçlükler vardır. Dikkat ve konsantrasyon güçlükleri sıklıkla gözlemlenir.

Gün, ay, yıl gibi zaman kavramlarını karıştırabilir.

Gördüğü şeyi yanlış algılamada, uzaklığı ve derinliği algılamada mekanı algılamada, sağı-solu ve yönleri ayırt etmede sorunlar dikkati çeker. 

Sıraya koymada ve organize etmede sorunları olabilir. 

Öyküleri duyduğu gibi anlatamaz. Başını, ortasını, sonunu karıştırır

Saati, çarpım tablosunu öğrenmede güçlükleri olur. 

Arkadaş ilişkilerinde uyum sorunları yaşayabilir.

Bazen de akademik başarısızlıklarını örtmek için farklı davranışlar göstererek, şamatacı, dersi kaynatmaya çalışan, dikkati çeken bir çocuklar olabilirler.

Öfke nöbetleri ya da içe kapanma görülebilir.

Kavramları öğrenmede güçlük vardır.

İpuçlarını değerlendirmede yavaşlık görülebilir. 

Ayrıca Özel Öğrenme Güçlüğü’ne Bağlı Olarak
Düşük benlik saygısı

Sosyal becerilerde eksiklik

Okulu terk etme davranışı 

Ders çalışmaktan yoğun kaçınma

Yetişkinlikte işsizlik ve uyum güçlükleri

Konuşma gelişiminde gecikme 

Genel koordinasyon bozukluğu görülebilir. 

Çocuğun yaşadığı başarısızlık ve hayal kırklığı sonucunda, Özel Öğrenme Güçlüğü’ne sıklıkla duygusal, sosyal ve aile içi sorunlar da eşlik eder.

Özel Öğrenme Güçlüğünün Tedavisi

Özel öğrenme güçlüğü olan çocukların yaşıtlarından ve sınıf düzeylerinden farklılıklarının nesnel ölçümlerle saptanarak erken tanı ve tedaviye ulaşılması gerekmektedir. Özel öğrenme güçlüğünün tedavisi eğitimdir. Bu eğitim okulda verilen eğitimden farklıdır. Çocuk normal okulda eğitimine devam ederken bireysel ya da grup halinde özel bir eğitime alınır.

Eğitimleri, görsel-işitsel algılarının geliştirilmesini, dikkat, bellek ve ardışıklık yeteneklerinin artırılmasını, motor koordinasyon becerilerinin geliştirilmesini içermektedir. Ayrıca dinleme, konuşma, okuma-yazma (dil) becerilerinin, kavram ve düşünme süreçlerinin geliştirilmesinin desteklenmesi de bu süreç eğitimi içerisinde yer almaktadır. Ayrıca fonetik (ses bilgisi) farkındalığın artırılması, dil, konuşma, okuma-yazma becerilerinin geliştirilmesi, kavram ve dil süreçlerinin gelişiminin desteklenmesi bu eğitim içinde yer almalı, algıları destekleyici ya da iyileştirici bu çalışmalar yapılmalıdır.