Blog Yazıları
FLOORTIME’IN HEDEFİ (DIR)
Floortime’ın iki temel hedefi vardır. İlk hedefi çocuğun doğal ilgilerini takip etmek ve çocuğa
yol göstermektir. Çocuğun ilgisini takip ederek onun duygusal ve duyusal açıdan nerede
olduğunu daha görüp ilgilerini, isteklerini gözlemleyerek neleri eğlenceli bulduğunu onu neyin
motive ettiğini keşfederiz. Buradan yola çıkarak oynadığı oyunları genişletip bir üst basamağa
geçebilmesine yardımcı oluruz. İkinci hedefimiz ise çocuğun bizlerle iletişime geçebileceği,
paylaşılan dünyanın içine çekmektir. Birçok nedenden dolayı çocuk kendi dünyasının içine girip
bizlerle iletişimi reddediyor olabilir. Bu noktada yine çocuğun ilgisini takip edip hoşlandığı
şeyleri anlayıp ona eşlik etmek ve ona saygı göstermek çok önemlidir. Bu yolla çocuk kendisini
bize daha yakın hissedip iletişime geçecektir. Çocuk bir kez bizimle birlikte olmaktan
hoşlanmaya başladığında, onun ilişki kurma, iletişime geçme gibi yetenekleri gerçekleştirmeye
başlamasına yardımcı olabiliriz.
Özet olarak DIR Floortime çocuğu izleyip onu kendi dünyamıza çekmeyi ve bunu yaparken
çocuğun bireysel farklılıklarını, fonksiyonel duygusal gelişimini, aile kalıplarını göz önünde
bulundurarak çocuğun gelişim basamaklarını çıkmasına yardımcı olmaktır. Çocukla çalışırken
kendi kişilik özelliklerimizi de göz önünde bulundurmalıyız. Çalışmalar sırasında çocuğun
enerjisi ile kendi enerjimizin uyuşup uyuşmadığı, çocuğa göre esneklik gösterip göstermediğimiz
önemlidir.
1. Aşama - Regülasyon ve Dikkat:
Bakım verene ve çevreye karşı iyi hisler içerisinde olabilme ve sakinlik olarak
örneklendirilebilir.
2. Aşama - Birliktelik:
Diğer insanlara ve dünyaya karşı ilgi duyabilmek, bakım verenle özel bir bağ kurabilmek, canlı
ve cansız varlıkları ayırabilmek olarak örneklendirilebilir.
3. Aşama - Hedefe Yönelik İki Yönlü İletişim:
Çocuk ve bakım veren arasındaki etkileşim, gülümseme, karşılıklı oyun oynayabilme olarak
örneklendirilebilir.
4. Aşama - Ortaklaşa Problem Çözme Becerisi:
Etkileşimde jest ve mimiklerin kullanılması, ihtiyaçların veya duyguların ifade edilebilmesi. Dil
öncesi becerilerle problemi çözme isteğini bakım verene aktarabilmesi olarak örneklendirilebilir.
5. Aşama- Sembolik Oyun:
Kelimeleri, görselleri ve sembolleri bir fikir paylaşımı ya da iletişim amaçlı kullanabilme olarak
örneklendirilebilir.
6. Aşama - Fikirler Arasında Köprü Kurabilme:
Bu aşama, mantık, çıkarsama, duygusal düşünme ve gerçeklik algısını kapsamaktadır.
Normal gelişim gösteren çocuklar, yukarıda belirtilen aşamaları 4 yaşına kadar kazanmış olurlar;
fakat Otizm Spektrum Bozukluk tanısı almış çocuklarda, belirtilen kritik gelişimsel özelliklerde
zorlanma ve gecikmeler söz konusudur. Çocuğun önderliğinde ve terapistle anlamlı bir oyun
etkileşimi sağlanmasıyla bu önemli becerilerin güçlendirilmesi ve çocuğun gelişim
hiyerarşisindeki basamakları tırmanması sağlanabilir.
OYUN ÇOCUĞU HAYATA HAZIRLAR
“Hayal gücü bilgiden daha değerlidir.” Albert Einstein
Çocuklar doğumlarından itibaren çeşitli formlarda, çeşitli nesneler oyun kurar, gerçek hayatla
‘oyun’ aracılığıyla iletişim kurarlar. Oyun, çocuğun yaşamının vazgeçilemez bir parçasıdır.
Oyun oynamak çocukları bedensel, duygusal, sosyal ve zihinsel olarak geliştirir.
Oyunun Bilişsel Faydaları
Oyun, bebek ve çocuklarda sağlıklı gelişimi ve eleştirel düşünme becerilerini destekler. Belleği
güçlendirir, çocukların sebep ve sonucu anlamalarına yardımcı olur ve bunun yanı sıra
çocukların dünyayı ve içindeki rollerini keşfetmelerine de olanak sağlar.
Küçük çocuklar oyun yoluyla bazı durumların nasıl birbirini takip ettiğini fark eder. Oyunlar
sayesinde çocuklar, duygularını kullanmaya başlarlar ve keşfetmeyi, merak duymayı öğrenirler.
Bu beceriler çocuklarda entelektüel gelişimin ve bilişsel işlemenin temelini oluşturur.
Oyun ayrıca çocuklara rol yapma, yaratma ve hayal etme konusunda ilham verir. Yaratıcı, açık uçlu oyunlar, çocukların kavramsallaştırmasına, beyin fırtınası yapmasına ve eleştirel düşünme
becerilerini kullanmasına yardımcı olur.
Oyunun Fiziksel Faydaları
Fiziksel olarak oyun, çocuklara birkaç yönden, yani ince ve kaba motor becerilerinin gelişimine
katkı sağlar.
Lisanslı psikoterapist ve program koordinatörü Mayra Mendez, “Oyun, hareketi ve mekansal
ilişkilerin anlaşılmasını teşvik eder, motor planlama becerilerini geliştirir, denge ve el becerisini
destekleyerek motor gelişimine fayda sağlar” der. "Aynı zamanda enerji, dayanıklılık, esneklik
ve beden farkındalığı gibi kaba motor becerilerini de destekler."
Fiziksel oyun örnekleri arasında koşma, atlama, yüzme, blok inşa etme, dans etme, bisiklete
binme ve ağaçlara tırmanma sayılabilir.
Oyunun Sosyal Faydaları
Oyun aynı zamanda sosyal gelişim için de önemlidir çünkü çocukların başkalarıyla nasıl
etkileşim kuracaklarını öğrenmelerine yardımcı olur.
Oyun yoluyla çocuklar, sosyal beklentiler ve kurallar hakkında bir anlayış geliştirir ve oyun
onlara, düşünce ve fikirleri paylaşmak, dinlemek ve uzlaşmak için fırsatlar sağlar
Oyunun Duygusal Faydaları
Ek olarak, oyun çocukların duygularını anlamalarına ve işlemelerine yardımcı olur.
Çocuklar duygularını ve yeni kavramları oyun yoluyla işlerler.
Örneğin bir çocuk bir oyunu kaybettiğinde üzüntü, öfke ve kederi yaşar. Oyun oynamak aynı
zamanda güven oluşturmaya yardımcı olur ve kimliklerinin, özgüvenlerinin gelişmesini sağlar.
Son olarak oyun, çocukların güçlü, sağlıklı ve bağımsız bireyler olmalarına yardımcı olur. Aynı
zamanda duygusal olarak gelişmelerine yardımcı olur ve stresi azaltır. Bununla birlikte, oyun
oynamamanın olumsuz etkileri de olabilir.
Yapılan bazı araştırmalar, çocukların doğada, dışarıda oyun oynama fırsatı olmadığında dikkat
sorunları ve davranış sorunları açısından daha yüksek risk altında olduklarını gösteriyor. Oyun
oynamayan çocukların ileriki dönemlerinde yaşamlarında başarılı olmak için hayal güçlerini genişletme ve ihtiyaç duydukları becerileri çok fazla geliştirme şansı yoktur. Yani bir kişinin
çocukluk dönemindeki oyun eksikliği, onun sosyal ve duygusal gelişimini de engelleyebilir.
Oyun çocuklara ne kazandırır?
Yaratıcı düşünmeyi
Sorumluluk almayı
İşbirliği kurmayı ve paylaşmayı
Kendini tanımayı
Dikkatini bir noktada yoğunlaştırmayı ve organize olma yetisini
Sosyal roller edinmeyi ve duygularını dışa vurmayı
Problem çözme yetisini
Kendini ifade etmeyi ve sözlü ifadeleri anlamayı
Toplu yasam için gerekli kuralları öğrenir.
Çocuk, oyun suresince seçtiği rollerle secim yapmayı öğrenir ve seçimlerin sorumluluğunu kabul
eder. Bu, çocuğun sorumluluk bilincini ve hayat üzerindeki kontrolünü artırır. Ayni zamanda
çocuk oyun aracılığıyla deneme-yanılma yoluyla öğrenir.
Çocuk, oyun sayesinde sosyalleşir. Çocuğun diğer çocuklarla oyun aracılığıyla kurduğu iletişim,
ileri yaslarda kendi başına karar verme alışkanlığı kazandırır, işbirliği yapma ve yardımlaşma
duygularını geliştirir. Oyunun sağladığı özgür ortam, çocuğun duygu ve düşüncelerini, isteklerini
rahatlıkla gerçekleştirebileceği bir dünyadır. Bu dünya, çocuğun gerçek hayata ilk adımlarıdır.
Oyun çocuğu hayata hazırlar!
1. Oyun kurallı bir eylemdir ve bu kurallara uygun olarak oynanmak zorundadır. Oyun sırasında
çocuklar, kurallar koyarlar ve duygularını oyun içerisinde kurallara uygun olarak açıklar,
başkalarının haklarına saygı gösterirler. Bu da çocukları sosyal kurallara uymaları konusunda
hayata hazırlar. Ayni zamanda kurallara uyulmadığı takdirde neler olabileceğini yasayarak
öğrenirler.
2. Oyunlar oynanıp bitirildikten sonra ayni şekilde yeniden oynanır. Çocuklar ayni oyunu
sıkılmadan defalarca oynayabilirler. Bu sayede çocuklar, hayatlarında birçok şeye ayni hevesle
başlayabilmeyi öğrenirler (Örneğin; yeni bir is gününe).
3. Çocuklar oyunla ‘mekan’ tercih etmeyi öğrenir. Çocuklar oyunun yapısına göre tercih
yaparken, tercihleri konusunda bilgiler edinmeyi, şartları değerlendirmeyi ve yaratıcı fikirler üretmeyi öğrenirler
4. Oyunda rekabet vardır. Oyunlarda çocuk başarılı olmak için çaba harcar. Başarılı olan sevinci,
kaybeden ise üzüntüyü deneyimler. Kaybeden çocuk, bir sonraki sefere kazanmak için kendini
motive eder ve bu amaç doğrultusunda caba harcar. Bu rekabet ortamı, onları hayattaki
mücadeleleri için hazırlamaktadır.
5. Her oyunda bir ritim ve uyum söz konusudur. Oyun başlar, ve gittikçe hız kazanır. Bu iniş ve
çıkışlar oyuna bir ritim katar. Bu ritim sayesinde çocuk, hızlı düşünmeyi, düşüncelerini
hareketlerine yansıtmayı öğrenir. Bu, da beden ile zihin arasında bir uyum oluşturur.
Oyun çocuklar için sadece eğlenceli vakit geçirmek değil, ayni zamanda öğrenmek, gelişmek
demek! “Oyunlar en neşeli araştırma biçimidir.” Albert Einstein.
Duyusal Hassasiyet veya Duyu Bütünleme Bozukluğu Nedir?
Bireyin çevreden aldığı uyaranlara karşı sosyal veya fiziksel etkileşiminin bozulmasına neden
olan tepkiler geliştirmesine “duyusal hassasiyet” denmektedir.
Her çocuğun yaş grubuna göre takip etmesi beklenen gelişim basamakları bulunmaktadır. Bu
basamakların gelişme sürecinde aşırı hızlı olması veya süresinin uzamış olması uzmanlar için
sinyal niteliğindedir.
Bir çocuğun veya bebeğin konuşmasının gecikmesi, yürümesinin 15-18 aya uzuyor olması,
emeklemeyi atlaması, dokunuşlara, kıyafetlere, yiyeceklere, seslere, hareketlere aşırı tepki
vermesi veya aşırı tepkisiz kalıyor olması detaylı takip edilmesi gereken durumlardandır.
Okul öncesi çocukların (3-5 yaş arası) Duyu Bütünleme Terapisi İhtiyacı Olduğu Nasıl
Anlaşılır?
1. Yaşına uygun oyunlara veya hareketlere “yapamıyorum”, “beceremiyorum” der
2. Zayıf kas tonu, çelimsiz, yumuşaklık
3. Sakar, sürekli düşer/takılır
4. İnsanlara veya mobilyalara çarpar, uzayda vücudunun yerini ve etrafındakileri
algılayamaz
5. Oyuncakları veya boya kalemlerini kırar
6. Zıplamaktan, sallanmaktan veya ayaklarının yerden kesilmesinden hoşlanmaz
7. Boyama yapmaktan, yap-boz yapmaktan veya makasla kesmekten hoşlanmaz
8. Dil öğrenmede zorluk yaşar
9. Hiperaktiftir, sakinleşemez, çok hızlı hareket değiştirir
10. Dikkat dağınıklığı veya yeni göreve geçişi engelleyecek aşırı dikkat
11. Banyodan veya saçının kesilmesinden hoşlanmaz
12. Dokunmaya, tatmaya, seslere veya kokulara aşırı tepki verir.
13. Oyun bahçelerinde oynamak istemez
14. Oturma veya uyku problemleri
15. Yeni şeylere öğrenirken diğer çocuklardan daha fazla tekrar yapması gerekir
Duyu Bütünleme ve Öğrenme İlişkisi Nedir?
Duyu Bütünleme
Beyin ve davranış ilişkileri üzerine odaklanır.
Öğrenme ile arasında bağlantı vardır.
Öğrenme dediğimiz süreç de
Davranışları planlamak ve
Organize etmek için bedenden gelen hareketi ve çevreden gelen duyusal bilgileri kullanma
yeteneğine bağlıdır.
Bireyde duyusal işlemleme yeteneği az veyaz zayıfsa, birey hem öğrenmede hem de davranışı
etkileyen uygun aksiyonları üretmekte zorluk çeker.
Bireyin duyusal işlemleme yeteneği ne kadar fazlaysa öğrenme ve uyumlu davranış o kadar rahat
gelişir
Duyu bütünleme terapisinin tedavi alanları şunlardır:
Dikkat eksikliği
Hiperaktivite bozukluğu
Dil ve konuşma sorunları
Öğrenme bozukluğu
Normal dışı gelişim
Gelişimsel koordinasyon bozukluğu
Otizm
Down sendromu
Serebral palsi
Yeme sorunları
Uyku sorunları
Sosyalleşme sorunları
ÇOCUKLARDA GECİKMİŞ KONUŞMA
Dil gelişimi, pek çok faktöre dayanır ve aşamalı olarak gerçekleşir. İlk aylarda bebek ağlayarak
kendini ifade ederken ilerleyen dönemlerde duyduğu sesleri taklit etmeye başlar. Zamanla
anlamsız heceler kelimelere, kelimeler cümlelere dönüşür ve zamanla akıcı bir konuşma becerisi
elde eder. Çocukların anlamlı cümleler kurmaya başlaması, kendini rahatlıkla ifade etmesi ve
sohbet etmesi 4-5 yaşına kadar süren dönemi kapsar. Unutulmamalı ki her çocuğun gelişimi
birbirinden farklıdır. Bazen diğerlerinden erken, bazen geç gerçekleşebilir. Yavaşlayıp hızlandığı
dönemlerle karşılaşabilirsiniz. Elbette bir problemin varlığından şüphelenilmesi gereken
zamanlar da var.
Çocuğunuz 3. Ayını geçmişse ve seslere tepki vermiyorsa işitme problemi yaşıyor olabilir.
İşitme problemleri ilerleyen dönemlerde konuşma sorunlarını da beraberinde getirir. Bunun için
muhakkak bir uzmana başvurmalısınız.
12 aylık olduğunda çocuğunuzun al, ver, su, mama vb gibi kelimelerle isteklerini belirtebilmesi,
sesleri ve yüz ifadelerini taklit etmesi, kendisine evet, tamam, hayır, yok, olmaz gibi tepkiler
verdiğinde bunları anlaması, kendisine seslenildiğinde tepki vermesi beklenir. Eğer çocuğunuzda
yukarıda saydıklarımızı gözlemleyemiyorsanız yine bir uzmana başvurmakta fayda olacaktır.
Çocuğunuz 3 yaşına geldiğinde cümlelerinin 3 kelime ve fazlasından oluşması beklenir. Ayrıca
artık söylediği sözcükler anlaşılabilir olmalıdır. Çocuğunuz artık kendisinden istenilen basit
eylemleri anlamalı ve yerine getiriyor olmalı. Ondan oyuncağını size getirmesini istediğinizde ne
istediğinizin farkında olmalı. Çocuğunuz sizin kendisine söylediğiniz basit cümleleri
anlamlandıramıyor ve cümleler yerine kelimelerle iletişim kuruyorsa bir problemin varlığından
şüphelenilebilir.
4 – 5 yaşlarına geldiğinde artık grameri düzgün kullanıyor, anlamlı ve anlaşılır cümleler kuruyor,
akıcı bir şekilde diyalog kurabiliyor olmalı. Günlük hayatın içinde karşılaştığı eşyaların ne işe
yaradığını bilmeli, örneğin kumandanın yemek için olmayan bir cisim olduğunun ayırdına
varabilmeli. Çocuğunuz bu yaşlarda size ne, neden nasıl gibi sorular soruyor ve sizin sorularınıza
uygun cevaplar veriyor olmalı. Eğer çocuğunuzda bu davranışları gözlemlemiyorsanız bir
problem olduğundan şüphelenilebilir. Bu durumda da bir uzmana başvurmanız iyi olacaktır.
GELİŞİM GERİLİĞİ
Gelişim Geriliği; biyolojik veya çevresel koşulların yetersizliği nedeniyle bireyin sosyal
duygusal, dil, fiziksel ve zihinsel gelişim alanlarında yaşıtlarına göre geri kalması durumudur.
Bu durumu erken farketmek ve eğitimle beraber tedavi sürecine başlamak çok önemlidir. Her
çocuktan belli ay ve yaş dönemlerinde beklenen beceriler vardır.
Eğer çocuk bunlarda geriyse gelişim geriliği söz konusudur.Normal çocuklarda gelişme hep aynı
sırayı izler. Ancak işlevlerin başarıldığı yaşlar arasında bazı bireysel farklılıklar görülebilir:
örneğin tamamen normal iki çocuktan biri 10 aylık, diğeri 14 aylıkken yürüyebilir.
Normal sınırlar içinde kalan bu değişkenlik, genetik özelliklerden, sosyokültürel düzeyden,
ayrıca çocuğun cinsiyeti, kişilik özellikleri, aile içindeki sırası, yatırılış veya oturtuluş biçimi gibi
çeşitli özelliklerden etkilenir.
Çocukları kendi yaşıtlarıyla kıyaslamak doğru değil, herkes farklıdır. Nitekim her çocuktan, belli
ay ve yaş dönemlerde beklenen beceriler vardır. Eğer bunlardan birinde geriyse, gelişim geriliği
söz konusudur
Gelişim geriliğinin en büyük habercisi, ‘konuşma gecikmesi’dir. Konuşma gecikmesi, sadece
gelişim geriliğinin değil, bazı ciddi patolojik problemlerin de habercisidir. Bu gibi problemlerde,
erken teşhis çok önemlidir.
Bebeğin fiziksel gelişim alanında, yürüme, koşma ve tutma gibi motor becerilerinde gerilik
olabilir. Mesela çocuk yaşından beklenen şekilde legoları yerleştiremiyordur.
Gelişim geriliği sadece dil ve motor gelişiminde de olmayabilir. En çok ihmal edilen, sosyal ve
duygusal alandır. Çocuk arkadaşlarıyla nasıl iletişim kuracağını bilemez. Ya saldırır ya da
kendini hiç koruyamaz. Sosyal becerilerdeki eksiklik, ancak arkadaşlarıyla oynayacak ortam
sağlanarak düzeltilebilir.
Zihinsel alanda gerilik; kavramların gelişmemesi, neden-sonuç ilişkilerinin, problem çözme
becerilerinin gelişmemesi olarak özetlenebilir. Bu durumda bireysel eğitim desteği alması şarttır.
Eğer bir gelişim geriliğinden şüphe ediyorsanız, zaman kaybetmeden çocuk psikolojisi uzmanına
danışmanız gerekir. Çünkü geç kalındığında, yol almak çok zordur.
Ailelerin gelişim geriliğini anlamaları zor olacağı için bebeklerini düzenli aralıklarla pedagog
kontrolünden geçirmeleri çok önemlidir. Gelişim geriliği, Denver II Tarama Testi ve alanında
uzman bir psikoloğun klinik değerlendirmesi sonucunda tespit edilebilir
0-3 yaş arasındaki her bebeğin, en az altı ayda bir pedagog tarafından gelişim kontrolünün
yapılmasında fayda var.
3-6 yaş arasındaysa, en az senede bir defa kontrolden geçmesi tavsiye edilir.
ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ
Kişinin zekasının normal ya da normalin üstünde olmasına rağmen, yaşı, zekası ve verilen eğitim
düzeyine göre beklenen düzeyde öğrenememesi özel öğrenme güçlüğü olarak tanımlanır. Beyin
görüntüleme tekniklerinin göstergelerine bakılırsa, dislektik olan kişiler, bilgiyi farklı bir
biçimde işliyorlar ve bu da sıralama yapma, okuma ve bilgiyi organize etme konularında çeşitli
sorunlar yaşanmasına neden oluyor. Öğrenme güçlüğü, okuma güçlüğü (disleksi), matematik
güçlüğü (diskalkuli) ve yazmada güçlük (disgrafi) olmak üzere üç alt tipten oluşmaktadır
Okul Dönemi ve Okul Öncesi Belirtileri Nelerdir?
Disleksi doğuştan gelen bir öğrenme bozukluğu olmasına rağmen okuma yazma döneminde
dikkat çekmektedir çünkü dislektik çocuklar yaşıtlarından daha geç okur ve yazarlar. Disleksi
sendromunun pek çok farklı belirtileri olabilir. Bunlardan bazıları:
Okumayı öğrenmede gecikme, okuma hızının düşüklüğü, yanlış okuma ve okuduğunu
anlayamama söz konusudur.
Okurken satır atlama, yerini kaybetme görülür
Harflerin sırasını karıştırır. (için-çini vb.
Yazmayı öğrenmede gecikme, yazı yazmaya karşı isteksizlik ve görsel sembolleri karıştırma
vardır. (b-d, ı-i, m-n, 6-9 gibi)
Sözcükleri ters çevirir.
Sözlü-yazılı ifadelerde güçlükler vardır. Dikkat ve konsantrasyon güçlükleri sıklıkla gözlemlenir.
Gün, ay, yıl gibi zaman kavramlarını karıştırabilir.
Gördüğü şeyi yanlış algılamada, uzaklığı ve derinliği algılamada mekanı algılamada, sağı-solu
ve yönleri ayırt etmede sorunlar dikkati çeker.
Sıraya koymada ve organize etmede sorunları olabilir.
Öyküleri duyduğu gibi anlatamaz. Başını, ortasını, sonunu karıştırır
Saati, çarpım tablosunu öğrenmede güçlükleri olur.
Arkadaş ilişkilerinde uyum sorunları yaşayabilir.
Bazen de akademik başarısızlıklarını örtmek için farklı davranışlar göstererek, şamatacı, dersi
kaynatmaya çalışan, dikkati çeken bir çocuklar olabilirler.
Öfke nöbetleri ya da içe kapanma görülebilir.
Kavramları öğrenmede güçlük vardır.
İpuçlarını değerlendirmede yavaşlık görülebilir.
Ayrıca Özel Öğrenme Güçlüğü’ne Bağlı Olarak
Düşük benlik saygısı
Sosyal becerilerde eksiklik
Okulu terk etme davranışı
Ders çalışmaktan yoğun kaçınma
Yetişkinlikte işsizlik ve uyum güçlükleri
Konuşma gelişiminde gecikme
Genel koordinasyon bozukluğu görülebilir.
Çocuğun yaşadığı başarısızlık ve hayal kırklığı sonucunda, Özel Öğrenme Güçlüğü’ne sıklıkla
duygusal, sosyal ve aile içi sorunlar da eşlik eder.
Özel Öğrenme Güçlüğünün Tedavisi
Özel öğrenme güçlüğü olan çocukların yaşıtlarından ve sınıf düzeylerinden farklılıklarının nesnel
ölçümlerle saptanarak erken tanı ve tedaviye ulaşılması gerekmektedir. Özel öğrenme
güçlüğünün tedavisi eğitimdir. Bu eğitim okulda verilen eğitimden farklıdır. Çocuk normal
okulda eğitimine devam ederken bireysel ya da grup halinde özel bir eğitime alınır.
Eğitimleri, görsel-işitsel algılarının geliştirilmesini, dikkat, bellek ve ardışıklık yeteneklerinin
artırılmasını, motor koordinasyon becerilerinin geliştirilmesini içermektedir. Ayrıca dinleme,
konuşma, okuma-yazma (dil) becerilerinin, kavram ve düşünme süreçlerinin geliştirilmesinin
desteklenmesi de bu süreç eğitimi içerisinde yer almaktadır. Ayrıca fonetik (ses bilgisi)
farkındalığın artırılması, dil, konuşma, okuma-yazma becerilerinin geliştirilmesi, kavram ve dil
süreçlerinin gelişiminin desteklenmesi bu eğitim içinde yer almalı, algıları destekleyici ya da
iyileştirici bu çalışmalar yapılmalıdır.